3 Ekim 2011 Pazartesi

chicago'da yemek - içmek


chicago'da ne yediğimin özeti sanırım budur. dediğim gibi muhakkak tekrar gitmek ve daha bilinçli gezmek istediğim bir yer chicago. biz new york a gitmeye çalışırken, maalesef kasırga yüzünden piyangodan çıkmış bir yer chicago bizim için. ne yenir, ne yapılır hiç bilmeden gittik ve 3 gece kaldık. ilk gün ne yaptığımızı gerçekten hatırlamıyorum, o sabah evden çıkıp tüm engelleri aşıp chicago'ya varmamız yaklaşık 17 saat sürdü. o kadar sersem bir kafaya bir daha nasıl ulaşırım bilmiyorum. ilk gün sadece oteldeki kokteylde bir şeyler yiyip uyuduk sanırım. otelin kahvaltısı bize çok avantaj sundu yemek konusunda, sabahları düzgün bir kahvaltı yaptık her gün.  ilk günü boş geçtiğimizden yeni yemekler denemek için sadece 2 günümüz vardı chicagoda.


ilk tercihimizi chicago nun meşhur bir yemeği olan "deep dish pizza " dan yana kullandık. deep dish pizza, güvecin içinde pişen içinde kallavi bir miktarda yağ ve peynir barındıran kalın hamurlu bir pizza çeşidi. nerde yenirleri şöyle bir araştırdıktan sonra "pizano's" a gittik. oldukça merkezi bir yerde ve kalabalık bir yer, pazar öğleden sonra olmasına rağmen zar zor oturacak bir yer bulduk. restoranın fotoğrafını çekmemişim ama beyzbol temalı bir yer. her yerde - bizim tanımadığımız - beybol oyuncularının posterleri var ve dev ekranlarda da lise ligini canlı gösteriyorlardı. garsonlar oldukça güler yüzlü, ama amerikadaki tüm hizmet sektörü çalışanları gibi. önden bir kalamar söyledik, hızlıca geldi.



kalamar resimdeki gibi devasa bir tabakta geldi, yanında da salsa ile bizim kebapçılarda verdikleri acılı ezme karışımı bir sos ile. kalamarlar oldukça güzeldi, bacaklarının da tabakta olması zaten şahane. ancak sos çok kötüydü, başlı başına da kötü, kalamarla da kötü. amerikalılara tarator öğrretmek lazım demek ki, taratorsuz kalamar tava düşünemiyoruz biz. neyse aç olduğumuz için tabağın hepsini bitirdik ama bu sefer de doyduk kalamarla. pizzayı da 30 dakikada pişer dediler 1 saatte geldi.




yukarıdaki gibi bir güveçte 4 dilim olarak geldi, gerçi biz küçük boy söylemişiz allahtan, 3 parçasını ancak yiyebildik. garsona hangisini tavsiye ediyorsunuz diye sormuştuk başta siparişi verirken. garson da bize "rudy's special" diye bir şey söylemişti, e haliyle biz de onu sipariş verdik. en pahalı ve en çok malzemeli model. içerisinde bol miktarda peynir, köfteye benzer bir sosis, mantar, soğan ve biber var. daha sonra menüyü tekrar incelediğimde keşke, domates, fesleğen ve sarımsaklı olanı seçseydik dedim, çünkü bizim yediğimiz pizza hakikaten ağırdı. öğlen 2 gibi yememe rağmen bütün gece midemi yordu. akşam da ancak havuç, kereviz kemirebildim zaten.



diğer gün yine öğleden sonra öğünü olarak cheesecake factory e gittik. oldukça merkezi bir yerde ve kalabalıktı, yine kısa bir süre sıra bekledik. benim niyetim muhakkak bir cheesecake yemekti ama bu hiç bir zaman kısmet olmadı. sürekli tabağımdakilerin en azından yarısını bitirmeye çalıştığımdan, hiç tatlı kısmına geçemedim amerikada. bu restoran chicagoda john hancock center ın avlusunda yer alıyor, daha doğrusu ben başta öyle zannetmiştim, avluda 20-30 masa vardı, sonra içeri girdiğimde içerinin dışarıya göre devasa olduğunu gördüm. oldukça kalabalık bir yerdi. burada oturunca da hemen içeceklerimizi sipariş ettik ve yaklaşık 15 dakika menü inceledik, daha doğrusu ben inceledim. sevgilim şöyle bir bakıp, en pahalı burgeri sipariş vermeye karar verdi hemen. ben de 2 saat inceledikten sonra sadece bir başlangıç alıp, sonra da tatlıya yer bırakmak istedim ve factory nachos sipariş verdim.




vee tataaam yine devasa boyutta bir tabak geldi. sıcak tortilla cipslerinin üzerinde peynir eritilmiş, üzerinde guacamole, sour cream, jalepenos ve salsa var, bir de acılı tavuk tiftiği. şimdi ben bu yemeği yemeye başladım, oldukça da lezzetliydi ama 5 dakika boyunca yedim, 15 dakika, 20 dakika, 30 dakika ama daha yarısına kadar bile gelemedim. sanki yiyorum yiyorum alttan yenileri çıkıyor. böylelikle cheesecake hayalime de elveda demiş bulundum. sevgilimin yediği burger ise kesinlikle çok başarılıydı. amerikada yediğimiz en iyi hamburger bile olabilir. koskoca amerikadan cheesecake yiyemeden döndüm ya, yuh bana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder