14 Ekim 2011 Cuma

to miami...



Bir sabah ya da oglen chicagodan cikip, charlotte diye bir yerde yine saatlerimizi degistirip miami ye uctuk. Chicago ohare hava alani oldukca duzenli yapisi ile karmasadan cok uzak, amerikada bagajinizi check in yaptirdiginiz yere vermiyorsunuz, isleminizi yaptirdiktan sonra, ki us airways icin sadece self check in secenegi var sanirim, bagajinizi ayri bir yere gidip kendiniz teslim ediyorsunuz. O da sizinle varacaginiz yerde bulusuyor. Evet, barkod sistemlerini iyi bilirim, havaalani bagaj bantlarinin nasil calistigini iyi bilirim ama yine de valizimizin o karmasada bizimle birlikte miamiye geleceginden son ana kadar tereddut duydum. Bu arada us airwaysde valiz basina 25$ gibi bir ucret oduyorsunuz, sayisi artinca ucret de artiyor sanirim. Biletleri son anda aldigimizdan sevgilimle yanyana oturamadik, benim kismetime amerikali bir asker kizcagiz dustu. Birligine gidiyormus ama keske gitmeden ustunu basiini bir yikasaymis. İcim kalkti yol boyunca. Ucak agzina kadar dolu oldugundan yer de degistiremedim, yaklasik 2 saatlik yolculukta biraz kitap okudum, biraz da yazi yazdim. 





Kuzey carolinada Charlotte diye bir aktarma merkezinde yaklasik 30- 45 dakika durduktan sonra o gunku yolculugumuzun 2.etabina basladik. Us airways ucaklarda soft icecekleri ve kahveyi ucretsiz veriyor, hem de kutu olarak, bizdeki bazi ucuz havayollarinin aksine. Ancak bizim hostesler daha guzel, bu amerikadakiler basbayagi kollar patlicandi. Neyse sonuc olarak miami int. Airporta sag ve salim olarak indik, valizimizi de aldik ve ben rahatladim. Ama esas macera bundan sonra basladi. Biz her zamanki gibi plansiz programsiz hareket ettigimizden arac kiralama sirketine de rezervasyon yaptirmamistik. Hadi yaptirmadik, insan bi bakar nerde bu kiralama sirketleri diye, yok onu da yapmadik. Havaalaninda inince soyle bir saga sola baktik, herkes valizini aldi gitti bir biz kaldik. İn. Cin top oynuyor, bizden baska kimse yok, sonra biraz yuruyelim dedik ve bir gorevli gorduk, ama adam bizden kaciyor zar zor rent e carcilar nerde diye sorduk, adam sadece outside dedi kacti. Ulen insan bir tarif eder, bu kadar mi yabanilik olur? Ciktik disari, saga baktik bir sey yok, sola baktik bir sey yok. Hadi sola gidelim dedim ben, bir 50 metre falan yuruduk ki, ortalik karisti, ben diyeyim carsamba pazari, sen mahmutpasa anla. Her tarafta hispanikler acayip bir kalabalik, megerse, ana kapiymis orasi. Ama rent a car hala yok ortalikta. Bakindik bakindik, biri dedi. Otobusle gidiliyor, otobus duragina baktik, oradan gidilmez dedik, neyse sonunda bir info desk bulduk da ogrendik, rent a car havaalaninin disindaymis ve oraya servisle gidiliyormus. Bu bilgi altin degerindedir!!! Servis kuyrugundaki izdihami da deneyimli turkler olarak basariyla yarip bir servise bindik. 10- 15dakikalik yolculuktan sonra rent a car binasina vardik ve en kalabalik olan en ucuzdur deyip hertz sirasina girdik. 1 saat kadar da bekleme, hesap, pazarlik surdukten sonra, sonunda arabamizi teslim aldik ve yaklasik 90 mil uzakliktaki naples e dogru yola ciktik. 





Chicagodaki sersem gunlerimizden sonra, "iste amerikaya geldik" dedigimiz an bu yola ciktigimiz zamandir iste. Alligator alley denen İ- 75 i izleyerek vardik naples e . Yol neredeyse tamamen dumduzdu, her yerde kanallarlar olan, " big cpypres national preserve " içinden geçen bir yol, kısaca tamamen bataklık denebilir. yol boyunca benzinlik ya da yiyecek alınabilecek bir tesis yok, ancak tuvalet ve piknik alanı mevcut ve bir de eğer teknenizi kanallara indirmek isterseniz bolca küçük iskele var. hava her ne kadar kapalı gibi görünse de 30 derecenin üzerindeydi. naplesi da bir sonraki postta anlatayım artık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder