20 Ekim 2011 Perşembe

naples'ta yemek - içmek

naples'a ilk vardığımızda tüm günü yolda geçirmiş ve havanın kararmasına ramak kala naples'a ancak varabilmiştik, gün boyu neredeyse hiçbir şey yememiştik. kısaca açlıktan ölüyorduk. buluşacağımız arkadaşlarımız bize bir restoranın adresini gönderdi ve biz de direkt onu gpse girdik. normal şartlar halinde ancak ve ancak benim doğum günüm gibi itiraz edemeyeceği günler haricinde uzak doğu mutfağından uzak duran sevgilim açlıktan ve kibarlıktan itiraz edemedi. ve restorana gitmiş bulunduk, ben açlıktan fotoğraf falan çekemedim bir de yeni tanıştığım insanlara ingilizce derdimi anlatmaya üşendim açıkçası, zaten ortam da oldukça loştu, bahane bahane işte... ben salmon roll ve shrimp tempura roll sipariş verdim, baştan çok övdüler bana ve kesinlikle güzeldi de ama işte klasik amerikan işi yemeğin sonunda damakta kalan o deep fried tadı sushi de bile vardı. eşim ördekli bir tabak söyledi, ramen yiyen oldu ve deniz ürünleri de herkes mutlu kalktı masadan...

ertesi gün dışarıda yemek yemedik, akşam evde barbeküde tavuk ve yanında mikrodalgada pirinç ve brüksel lahanası yedik. ve günün özlü sözü sevgilimden geldi " medeniyet soğanın yağda kavrulmasıyla başlamış " bu sözün üzerine ertesi gün evde benim yemek pişirmemi kararlaştırdık ve süper kaliforniya şaraplarıyla keyifli bir gece geçirdik.




ertesi gün 3rd streette sıcaktan duramaz halde kalınca ilk önümüze çıkan restorana attık kendimizi, öğle saatiydi evet ama henüz acıkmamıştık. e ayıp olmasın diye hafif bir şeyler söyleyelim dedik. önden buzlu ve limonlu su geldi, sonra da sıcak ekmek ve tarçınlı yağ geldi. ben tarçınlı yağdan pek hoşlanmasam da sevgilim hepsini lüpletti. bu arada restoranlarda garsonlar masanıza gelip kendilerini tanıttıktan sonra muhakkak kısa bir süre sizinle sohbet ediyorlar, hoş bir durum, hiç suratsız garsona rastlamadık yazıyordum tam ama chicagoda bir tanesiyle muhattap olduk, istisnalar kaideyi bozmaz. genel olarak hepsi oldukça naziklerdi.



sevgilim beef salad sipariş etti, ben de karidesli ceasar ikisi de oldukça güzeldi, ben bu büyük ve az pişmiş karidesleri seviyorum. türkiyede bulmak, daha doğrusu menüye dahil eden yer bulmak çok kolay değil. genellikle haşlanmış çimçim karidesleri dayıyorlar bize burada. neyse efendim starbuckslarda yediğimizi içtiğimizi saymazkak, ki hatırı sayılır bir yemek içmek bahsettiğim naples ta dışarıda yediklerimiz bu kadar.

son akşam ben evde türk yemeği pişirmeye söz verdiğimden target a yollandık bir güzel. targeta gidene kadar ne pişireceğimle ilgili en ufak bir fikrim yoktu, ki gittik sebze reyonuna baktım baktım yine olmadı. reyonda sebzelerin %50 si patates, patates yemek de hamallıktır bana göre, bir köşede az biraz kalmış fasulyeye benzer bir şey buldum. içlerinden düzgünlerini seçe seçe aldım artık ne kaldıysa. ve menüyü oluşturdum kafamda. taze fasulye, pilav, cacık, çoban salata. oldukça basit, ama amerikada değil. zeytinyağı markette sadece 10 şişe 0.5 litrelik vardı. sade yoğurt desen yarım kilosu 6 dolar. neyse bir şekilde malzemeleri tamamladık ve evin yoluna koyulduk, o sırada da bir fırtına çıktı, gps bizi yanlış yoldan götürdü v.s. bir şekilde akşam yemeği hazırladık. istanbulda elini herhangi bir yemek işine sürmeyen eşim amerikada aç kalıp taze fasulyeyi görünce bana acayip yardım etti yemek yaparken. bu da tarihe bir not olarak düşülsün. sonuç karnı tok, gülen yüzler. ve kaliforniya şarabı ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder