10 Ekim 2011 Pazartesi

the art institute of chicago


çok ağır yazdığımın farkındayım ama son postumdan bu yana ağır bir farenjit geçirdim, ha bir de cunda ya gittim. yani yazacak çok fazla şey birikti. umuyorum yılbaşına kadar tüm biriktirdiklerimi bitirebileceğim. her gün en az bir post yazsam belki biter gerçi, ama bazı günler daha sıkı çalışırım artık. bir de artık istanbula kış geldi, kış demek evde oturmak demek, her haftasonu bir yerlere gidememek demek. hatta hafta içi havanın güneşli, haftasonları ise yağmurlu olması demek. çok çok okuyup, evde yemek yemek demek...


tekrar chicago ya dönelim, burası ile ilgili sanırım yazacak sadece art instute kaldı. aynı zamanda bir sanat okuluna sahip olan ya da müzeye sahip olan sanat okul, hangisi önce kurulmuş bilmiyorum ama ilkini önergemi kabul ederek ilerliyorum, bu müze chicagoda muhakkak görülmesi gereken bir yer. grant park ta, east michigan ave üzerinde yer alan bu görkemli binaya biz öğleden sonra 2 saati pizza yemeye harcayarak ancak 2 de gidebildik ve 3 saat gezmek için bize yeterli gelmedi. en azından bir 4-5 saat ayrılması gereken bir müze. yazdıklarımı silmeden düzeltiyorum, araştırarak yazma alışkanlığı edinmem gerek, müze ve okul 1879 yılında birlikte kurulmuş, 1893 yılında ise şimdiki yerine taşınmış. bahçe katı + 3 kattan oluşan bir binada yer alan müzeye giriş yetişkinler için 18, öğrenciler içinse 12 amerikan doları. çarşamba günleri illionis sakinleri için ücretsizmiş.







biz müzenin tamamını gezemedik, bir de ülkemizde pek bir müze gezme alışkanlığımız olmadığından neredeyse acemice bir tur attık. müzede ancak çin, japon, asya, grek eserlerin olduğu bölümleri öncelikli olarak gezebildik. çinden, hindistandan gelmiş bir çok buddha heykeli ve porselenler mevcuttu. tabii ki batıdaki müzelerin olmazsa olmazı iznik çinileri. dünya bizim tarihimizi iznik çinilerinden ibaret sanıyor. batı anadoludaki her şey yunan tarihi olarak sergileniyor. osmanlıdan eser ise yok denecek kadar az. yukarıdaki oturan buddha 12. yüzyıldan kalma önemli bir eser, develi heykeldekiler ise çinli olarak geçmelerine rağmen kesinlikle çinliye benzemiyorlar.



picasso nun meşhur " old guitarist " i, van gogh un " the bedroom" u bu müzede görülmesi gereken eserlerin başında geliyor. ayrıca empresyonizmin simgesi olmuş resimlerden biri olan georges seurat ın " a sunday on la grande jatte " si yine bu müzede yer alıyor. bir de grant wood un " american gothic " ini atlamamak gerek. dediğim gibi biz müzenin tamamını gezemedik, daha gezilecek çok salon vardı, ancak zamanımız yetmedi maalesef. içeride ayrıca "windows on the war" isimli sovyet tass posterlerinin sergilendiği özel bir sergi alanı daha vardı, yine aynı zaman azlığı sebebi ile onu da gezemedik ama epey ilgince benziyordu.



aynı zamanda müzenin içerisinde cafe ve restoranlarlar mevcuttur. en güzel görüneni avluda yer alan garden cafe gibi geldi bize. açık hava ve havuz başı olması sebebiyle tabi. müzelerin içinin havalandırması oldukça başarılı olduğundan, içleri buz gibi. müzede vestiyer ücretsiz, ancak küçük bir meblağ karşılığında audio guide alabiliyorsunuz. bizim ülkemizde sanat eserleri sergilenen müzeler kısıtlı olduğundan bizim için oldukça ilgi çekici bir müzeydi. yine yeniden söylediğim gibi. chicagoya tekrar gidip, daha sindirerek gezmek istiyorum her yeri. plansızca yapılan bir gezi jetlagle birleşince ancak bu kadar oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder