11 Ekim 2010 Pazartesi

Arapsaçı

ölmeden önce en son ne yemek istersin  deseler "arapsaçı" derdim herhalde. resmen tutkuyla seviyorum bu dilimin ot demeye varmadığı lezzeti. bizim ailede kimisi ebegümeci sever, kimisi turpotu, kimisi bütün bir yıl boyunca sarmaşık çıkmasını bekler, bense önlemimi önceden alırım mevsiminde bolca alıp , kavurup derin dondurucuya atarım ki istediğim zaman yiyebileyim. kuzu etli, terbiyeli yemeği ayrı güzeldir, yumurtalı kavurmasına en çok kese yoğurdu (süzme yoğurt) - taze soğan yakışır.

 bir de benim yukarıdaki resimdeki gibi yaptığım şekli, sadece taze soğan ve sarımsakla kavurup, üzerine tek yumurta kırılarak. ben bunu genellikle kahvaltılarda yiyorum, yanında da küçük bir domates, kırma zeytin ve izmir tulum ile. sabah nemrutluğumu alan, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştiren bir tabak.

ben arapsaçı istanbul'da bulunmaz sanıyordum, ta ki sitenin bahçesindeki cılız dalları keşfedene kadar. önce gözüme inanamadım, sonra koparıp kokladım, gerçekten arapsaçıydı. etrafı biraz kolaçan edince 3-5 kök kadar buldum ama oldukça küçüklerdi, şimdi sabırla büyümelerini bekliyorum. kimseye görünmeden toplamam gerek, malum ot toplamak bizim sitenin kokoş hatunlarına  ters kaçar.

p.s.: istanbulda arapsaçı satılmıyor, ya da ben bulamadım hiç. ben ya  pınar hanımdan satın alıyorum, ya da memleketten anneme kargolatıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder