12 Temmuz 2012 Perşembe

şile artane balık



eskiden denizden babam çıksa yerim diyen ben, hamilelik boyunca pişmiş balık kokusundan tiksindim ve evde bir kez bile olsa balık pişirilmesine tahammül edemedim. ilk aylarda marketlerin balık reyonlarının önlerinden bile geçemezken sonradan bu tiksinti biraz daha hafifledi ve ancak ayda bir deniz kenarında falan bir balıkçıda ızgara bir şeyler yiyebilir hale geldim.

haziran sonunda bir öğlen " hadi şileye gidip, balık yiyelim " dedikten yaklaşık 45 dakika sonra şileye vardık. eskiden şilede sürekli papalina balıkta yerdik ama benim karnım büyüdükçe durum değişti minimum hareket, temiz tuvalet daha önceliğimiz oldu. o yüzden bu sefer papalinayı es geçip balıkçıların ön tarafındaki artene balık a oturduk. gitmeden önce mekanla ilgili herhangi bir fikrimiz yoktu, koltukları rahat görünüyordu, 3-5 masa da insan vardı sadece.

orta boy bir deniz levreği sipariş verdik ve ızgara yapılmasını beklemeye başladık. restoranın konumu gğzeli deniz kenarında, haftaiçi öğlen olmasından dolayı da önünden ne araba ne de insan geçiyordu. salatası tazeydi, garson ihtiyaç duyduğumuzda yakındaydı gel gelelim balık, sanki hayatında daha önce hiç balık pişirmemiş biri tarafından pişirilmişti. kupkuruydu. dışı öyle bir kabuk bağlamıştı ki, yenecek eti neredeyse yok denecek kadar az kalmıştı. sanırım anca hamsi tava yapabilecek yetkinlikte bir ahçıları var. bir daha gideceğimi hiç sanmam, güzelim levrek masaya gelene kadar mahvolmuştu.

allahtan dönüşte trafik yoktu, midem bulanmadı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder