nyc de ilk sabahımız aynı resimdeki gibi gökdelenlerin tepesini göstermeyen bir sis ve çisil çisil bir yağmurla başladı. ama madem bin türlü badire atlatarak sonunda buraya geldik deyi, kendimizi sokağa atıp bir süre karnımızı doyuracak bir starbucks aradık. ama kaldığımız yerde bir üniversite bulunduğundan, ve öğrenciler de starbucksları okul kantine çevirdiğinden bırakın oturacak yeri hiç birinde adım atacak yer bile yoktu. her taraf yerlere, pencere pervazlarına her yere ellerinde laptoplarıyla yayılmış bedava internet sömürücüsü öğrencilerle doluydu. neyse sonradan 7. caddede nispeten oturma yeri sakin olan bir büfe bulduk da karnımızı doyurabildik. yemek yazılarının hepsini ayrı bir post olarak yazacağım en sonda.
sonra, ben sonunda hava koşullarına uygun üzerime giyecek bir şeyler aldım ve giyindim ve times meydadınında fazla oyalanmadan - bu kısmı havanın güneşli olduğu bir güne erteleyerek - central parka doğru 7. cadde üzerinden yürümeye devam ettik. tabi yolda yangın söndürmeye gelen nyc itfayecilerini de izledik bir süre. çevredeki ruslar sadece bakmakla yetinmeyip videoya da çekiyorlardı, biz görgülü türkler olarak sadece baktık ve geçtik. 7. caddenin bir diğer adı da fashion avenue, üzerinde fashion institue var ve bu okulda okuyan 0 beden kızları etrafta bolca görmeniz mümkün. aynı zamanda bir sürü manifaturacı gibi mağazalar mevcut. columbus circle de biraz mola verdikten sonra central parkın etrafından dolanarak met ( metropolitan museum of art ) a doğru devam ettik.
yolda bir de baktık ki gossip girl çekiyorlar, evet ben bir gossip girl fanı değilim ama meşhur görünce de bakmadan geçecek kadar cool değilim vallahi. biraz çekimleri izledik ama ancak esas kızın kuzenini görebildik. sonra da met e doğru yolumuza devam ettik. vardığımızda öğlen olmak üzereydi, biraz kapısının önünde oyalandık, meşhur hotdoglardan yedik. sonra da içeri girdik.
müzeye giriş esas olarak bağışla, ama biz bunu türkiye ye döndükten sonra öğrendik. ben müzeye girer girmez elime kredi kartımı alıp bulduğum ilk kuyruğa girerek kişi başı 25 doları bayıldım. ama bu ödenmesi zorunlu bir ücret değilmiş. 1 dolara da girilebilirmiş. neyse, amerikan kültürüne yüklü bir katkımız olmuş oldu. esasında verdiğimiz paranın tamamına değen bir müzeydi, ama yine de o kadar para vermeseydik iyiydi tabi. audio guide lar 7 dolar. toplamda 2,5 kattan oluşan müzede biri üyelere özel olmakla beraber toplam 6 restoran var. müzede neredeyse bir tam gününüzü harcayabilirsiniz.
muhakkak elinizde bir haritayla gezmeniz lazım bence, tarihi sanat eserlerinin yanı sora klasik de bir sürü eser barındırıyor. benim en çok beğendiğim dalinin madonnası oldu. bu müze ile yazmak zor oldu, çok şey var çünkü içinde, defalarca daha gidilir çünkü buraya. biz öğlenden kapanış saatine kadar oradaydık ve bir çok galeriyi gezecek zamanımız olmadı maalesef.